Yeryüzünde milyonlarca canlı vardır. Bunların her birini incelemek çok zordur. Benzer özellikte olan canlıları bir grupta toplamak onları incelememizi kolaylaştırır. Bu nedenle canlılar benzerlik ve farklılıkları dikkate alınarak sınıflandırılmıştır. Çevremizdeki varlıklar canlılar ve cansızlar olmak üzere sınıflandırılabilir.
Sınıflandırma yapılırken canlıların;
• Dış görünüşleri,
• İç yapıları,
• Hareket, beslenme ve çoğalma gibi özellikleri göz önünde bulundurulmuştur.
Solunum, boşaltım, hareket etme, beslenme, büyüme ve üreme gibi özelliklere sahip olan varlıklara canlı denir. Bu özellikler canlıların ortak özellikleridir.
Bitkileri Sınıflandıralım
İnsan ve hayvanların en önemli besin kaynağı olan bitkilerin yaşam alanları çok geniştir. Kara ve su ortamlarında, çöllerde birçok bitki çeşidi vardır.
Nilüfer, kamış ve sazlar su ortamında yaşarken kaktüs çöllerde yaşar.
Elma, gelincik, papatya, çam, eğrelti otu, çim, domates, salatalık, kabak, patlıcan vb. bitkiler ise kara ortamlarında yaşar.
Bir yerin iklimi, o yerde yetişen bitki çeşitliliğinde etkilidir.
Örneğin, yurdumuz da farklı iklim türlerinin etkili olması nedeniyle çok çeşitli bitkiler yetişir. Çay bitkisi yalnızca Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yetişirken Akdeniz Bölgesi'nde yetişen turunçgiller iç bölgelerde yetişmez.
Bitkiler kendi besinlerini kendileri üretirler. Diğer canlıların besin ve oksijen kaynağıdır. Suda ya da karada yaşayabilirler. 2’ye ayrılırlar:
Çiçeksiz Bitkiler: Çiçeği bulunmayan, az gelişmiş bitkilerdir. Karayosunları, su yosunları, eğrelti otu, at kuyruğu, ciğer otu ve kibrit otu çiçeksiz bitkilere örnektir.
Çiçekli Bitkiler: Çiçek, kök, gövde ve yaprak gibi kısımları bulunan gelişmiş bitkilerdir.
Bitkiler, kökleri yardımıyla topraktan su ve madensel maddeleri; yapraklarıyla havadan karbondioksidi alıp güneş ışığı yardımıyla besin ve oksijen üretir. Bu olaya fotosentez denir.
Kök: Toprak altında bulunan, bitkiyi toprağa bağlayan kısımdır.
Bitkinin toprağa tutunmasını sağlar.
Su ve suda çözünmüş maddeleri alır.
Turp, havuç gibi bazı bitkilerin kökleri besinleri depolar.
Gövde: Toprak üstünde bulunan, dal, yaprak ve çiçeği taşıyan kısımdır
Bitkinin dik durmasını sağlar.
Topraktan alınan su ve minerallerin yapraklara iletilmesini sağlar.
Bitkinin dik durmasını sağlar.
Bazı bitkilerde sert ve kalın, bazı bitkilerde yumuşak ve incedir.
Yaprak: Bitkinin yeşil renkli kısmıdır.
Fotosentez ile besin üretilmesini sağlar.
Solunum ve boşaltıma yardımcı olur.
Çiçek: Bitkinin üreme organıdır.
Taç yapraklar: Çiçeğin dikkat çeken renkli ve kokulu yapraklarıdır. Bu özellikleriyle böcekleri ve arıları kendilerine çeker.
Çanak yaprak: Çiçeğin yeşil renkli kısmıdır. Tomurcuk halindeyken çiçeği korur. Yeşil renkli çanak yapraklar fotosentez de yapar.
Erkek organ: Çiçek tozlarının (polen) üretildiği kısımdır. Sayıları dişi organdan fazladır.
Dişi organ: Çiçeğin ortasında bulunan, yumurtanın bulunduğu kısımdır. Tohum burada oluşur. Etrafında erkek organ bulunur.
Çiçek sapı: Çiçeğin gövdeye bağlandığı kısımdır.
Elma, armut, papatya, lale, domates, çam, kavak, elma, kayısı, zeytin vb. çiçekli bitkilerdir.
Tohum Nasıl Oluşur?
1- Ağaçların çiçekleri vardır.
2- Bir süre sonra çiçeklerin taç yaprakları dökülür.
3- Ham meyve zamanla meyvenin içinde oluşur. Tatlanır, renklenir, tohum oluşur.
3. Hayvanları Sınıflandıralım
Hayvanlar yaşama ortamlarına, vücut yapılarına, beslenme ve üreme şekillerine göre birçok şekilde gruplandırılabilir.
Bilim adamları, hayvanları omurgalı ve omurgasız hayvanlar olarak iki grupta incelerler. Vücudumuzun dik durmasını sağlayan ve vücudumuza şekil veren yapının iskelet olduğunu biliyoruz. Omurga, iskeletin temel kısımlarından biridir, iskeletin diğer temel kısımları omurgaya bağlanır.
Kemikten veya kıkırdaktan bir iskeleti olan hayvanlara omurgalı hayvanlar, iskeleti bulunmayan hayvanlara ise omurgasız hayvanlar denir. Omurgasız hayvanlarda omurga yoktur.
Omurgasız Hayvanlar:
Vücutlarında iskelet bulunmaz. Omurgalı canlılara göre daha basit canlılardır. Karada ve suda yaşayanları vardır.
Midye, denizyıldızı ve yengeç suda, toprak solucanı, uğur böceği, kelebek, sinek, çekirge, örümcek, akrep ve karınca karada yaşayan omurgasız canlılardır. Altı grupta incelenirler:
a)Karada Yaşayanlar
Çekirge, kelebek, arı, sinek, pire gibi omurgasızlar, eklemli bacakları ile hareket eder. Bunlar karada yaşar.
Akrep, kırkayak,çıyan, solucan, salyangoz da karada yaşayan omurgasızlardandır.
b)Suda Yaşayanlar:
Denizanası, midye, mercan, ahtapot, yengeç, sünger, ıstakoz, denizyıldızı suda yaşayan omurgasız hayvanlardandır. Yengeç, ıstakoz, midye gibi omurgasızların sert kabukları vardır.
Süngerlerin delikli vücutları vardır. Süngerler temizlik işlerinde ve ilaç yapımında kullanılır.
Omurgalı hayvanlar:
Omurgasızlara göre gelişmiş yapıya sahip olan omurgalılar beş gruba ayrılır. Omurgalı hayvanlar, hayvanların en gelişmiş grubudur. Doğurarak çoğalır, yavrularını sütle beslerler. Akciğer solunumu yaparlar. Çoğunluğu karada yaşarlar, inek, fil, zürafa, at, deve, geyik otla; kurt, aslan, kaplan, çakal etle; fare, ayı hem etle hem de otla beslenen memeli hayvanlardır. Yunus, fok ve balina suda 'yaşayan memelilerdir.
Uçmalarına rağmen vücutları kılla kaplı olan yarasalar da memeli hayvanlar grubunda incelenir.
Genellikle memelilerin vücutları kıllarla kaplıdır.
Balıklar:
Suda yaşar, solungaçlarıyla solunum yaparlar. Sudaki çözünmüş oksijeni solurlar. Kuyrukları ve yüzgeçleriyle hareket ederler. Sudaki küçük canlılar ile küçük balıkları ve bazı su bitkilerini yiyerek beslenirler. Köpek balığı, hamsi, alabalık, palamut, kefal gibi değişik adlarla anılan çok çeşidi vardır.
Genel Özellikleri
Tatlı ya da tuzlu sularda yaşarlar.
Solungaç solunumu yaparlar.
Yüzgeç ve kuyrukları ile hareket ederler.
Vücutları koruyucu pullarla kaplıdır.
Yumurta ile çoğalırlar.
Kurbağalar:
Göl ve nehir kenarlarında yaşarlar.
Yaşamlarının bir kısmını suda bir kısmını kara da geçirirler. Bu nedenle iki yaşamlılar olarak bilinir.
Suda yaşarken solungaç solunumu, karaya çıktıklarında akciğer ve deri solunumu yaparlar.
Derileri nemli ve kaygandır.
Yumurta ile çoğalırlar. Yumurtadan yeni çıkan yavrulara larva(iribaş) denir.
Başkalaşım geçirirler.
Sürüngenler:
Büyük bir çoğunluğu karada yaşayan sürüngenlerin suda yaşayanları da vardır.
Akciğer solunumu yaparlar.
Sürünerek hareket ederler.
Vücutları sert kemik veya pullarla kaplıdır.
Yumurta ile çoğalırlar.
Kaplumbağa, timsah, kertenkele, yılan, su kaplumbağası vb. sürüngenlere örnektir.
Kuşlar:
Yaşam alanları çok geniştir.
Akciğer solunumu yaparlar.
Kanatları sayesinde uçabilirler. Ancak deve kuşu, penguen, tavuk, hindi gibi kuşların uçmaları sınırlı şekildedir.
Vücutları tüylerle kaplıdır.
Yumurta ile çoğalırlar.
Memeliler:
Çoğunluğu karada olmakla birlikte suda yaşayanları da vardır.
Akciğer solunumu yaparlar.
Omurgalı hayvanların en gelişmişleridir.
Vücutları genellikle kıllarla kaplıdır.
Doğurarak çoğalırlar ve yavrularını sütle beslerler.
İnsan, deve, kedi, köpek, fare, zürafa, aslan, kaplan, yunus, fok, balina ve yarasa memeli hayvanlara örnektir.
Mantarları Tanıyalım
Kendi besinlerini kendisi üretemeyen basit yapılı canlılardır. Mantarlar nemli yerlerde, çoğunlukla ormanlarda, çeşitli yiyeceklerin (ekmek gibi), meyve ve sebzelerin üzerinde yaşar.
Bitkilerden Ayrılan Özellikleri
Mantarlar bitki değildir. Birçok yönden bitkilerden ayrılır.
Küf mantarları:
Uzun süre açıkta bırakılan yiyecekler üzerinde hızla çoğalarak bir örtü oluştururlar. Küflü yiyeceklerin tadı ve kokusu değişir. Bu yiyecekleri yememeliyiz. Peynir küfünden penisilin adı verilen ilaç yapılır.
Canlı kalıntılarını çürüterek yaşarlar.
Açıkta kalmış ekmek, peynir ve meyvelerin üzerinde çoğalabilir.
NOT:
Penisilin adı verilen antibiyotik 1928 yılında Alexander Fleming tarafından küf mantarından elde edilmiştir. Alexander Fleming ve iki arkadaşı, bu çalışma ile 1945 yılında Nobel Tıp Ödülü’nü kazanmıştır.
Parazit Mantarlar(Hastalık Yapıcı Mantarlar):
Mantar hastalığına neden olurlar.
İnsan, hayvan ve bitkilerin üzerinde yaşayabilirler.
El ve ayak tırnaklarında şekil bozukluklarına, çocukların ağzında oluşan pamukçuk hastalığına ve saç kıran hastalığına parazit mantarlar neden olur.
Maya Mantarları:
Çıplak gözle görülemezler.
Hamurun mayalanması, yoğurt ve peynir yapılmasında maya mantarları rol alır.
Şapkalı Mantarlar:
Vitamin ve protein bakımından zengin ve %90’ı su olan besin maddesidir.
İhtiyaç duydukları besinleri başka canlılardan hazır olarak ya da topraktan alırlar.
İnsanlar tarafından yenilebilen mantarlara kültür mantarları denir. Bazı şapkalı mantarlar zehirlidir. Bu nedenle kültür mantarları dışındakileri yemememiz gerekir.
MANTARLARIN YARARLARI VE ZARARLARI:
A)Yararlı Mantarlar
• Şapkalı mantarlar E vitamini açısından zengindir. Besin olarak kullanılır.
• Ekmek ve pasta yapılırken hamurun mayalanmasını sağlar.
• Peynir yapımında kullanılır.
• Peynir küfünden penisilin denilen antibiyotik elde edilir.
B)Zararlı Mantarlar
• Bazı şapkalı mantarlar insanların zehirlenmesine neden olur.
• El ve ayaklarda kaşıntıya, saçkıran ve pamukçuk hastalıklarına neden olur.
• Yiyeceklerin küflenmesine neden olur.
• Buğday, mısır, asma gibi bitkilerde hastalıklara neden olur.
Not: İnsanlar gerekli besin (gübre) ve nemi sağlayarak şapkalı mantar üretirler. Bunlara kültür mantarı denir. Son yıllarda ülkemizde kültür mantarı üretiminde büyük bir artış vardır.
Mikroskobik Canlılar
Gözle görülmeyecek kadar küçüktürler. Yalnızca mikroskopta görülebilirler. Mantarlar gibi zararlı olanlarının yanında yararlı olanları da vardır. Mikroskobik canlılar hava, su ve toprak gibi doğal ortamlarda, insan ve hayvan vücutlarında, besinlerde yani uygun sıcaklık ve besin olan her ortamda yaşarlar.
Canlı vücutları sıcaklık ve besin açısından mikroskobik canlılar için yaşamaya elverişli yerlerdir.
Besinler de mikroskobik canlıların üremesi için uygun ortamlardır. Dışarıda bırakılan yiyeceklerde çoğalan mikroskobik canlılar besinlerin bozulmasına neden olur. Bu besinlerin kokuları ve görünümleri de bozuktur.
Deniz, göl ve okyanuslarda yaşayan bazı mikroskobik canlılar suyu oksijen bakımından zenginleştirir. Ayrıca buralarda yaşayan diğer canlılar için önemli bir besin kaynağı olur. Çıplak gözle görülemezler. Mikroskop adı verilen araçla görülürler. Mikroskop 17. yüzyılda Hollandalı Anton van Leeuwenhoek ve İngiliz Robert Hooke tarafından geliştirilmiştir.
Amip, öglena, paramesyum (terliksi hayvan), bakteri vb. mikroskobik canlılara örnektir
Hastalıklara Neden Olan Mikroskobik Canlılar
Mikroskobik canlılar çoğunlukla bulaşıcı hastalıklara neden olurlar.
Verem, tifo, kolera, tetanoz hastalıkları ile boğazda bademciklerin şişmesi ile oluşan hastalık bu canlıların etkisiyle olur.
Yaşamımızda Önemli Yer Tutan Mikroskobik Canlılar
Bu tür mikroskobik canlılar,
• Üzüm suyundan sirke yapılması,
• Sütten peynir elde edilmesi,
• Sütün yoğurda dönüşmesi,
• Bitki ve hayvan atıklarının çürüyerek toprağa karışması olaylarında rol oynar.
Yararlı Mikroorganizmalar:
İnsanlar için faydalı olan mikroorganizmalardır.
Sütten yoğurt ve peynir oluşumu, üzümden sirke yapılması yararlı mikroorganizmalar sayesinde gerçekleşir.
Topraktaki atıkların çürümesini sağlayarak toprağın verimini artırırlar.
Zararlı Mikroorganizmalar:
Çeşitli hastalıklara sebep olan mikroorganizmalardır.
Verem, zatürre, kolera, tifo, dizanteri, tetanoz gibi hastalıkları mikroskobik canlılar yapar.
Zararlı mikroorganizmalar besinlerde bozulmasına neden olur.
Dişlerimizin çürümesine neden olurlar.
Yoğurt Nasıl Oluşur?
Bir miktar ılık sütü birkaç kaşık yoğurt ile karıştırıp sıcak bir ortamda bekletirsek sütün tümü yoğurda dönüşür.
Yoğurdun içindeki mikroskobik canlılar sütü besin olarak kullanır ve sıcak ortamda hızla çoğalırlar. Böylece sütü yoğurda çevirirler.
Besinleri Uzun Süre Saklamak İçin Hangi Yöntemler Kullanılır?
Besinleri mikroskobik canlıların zararlı etkilerinden korumak ve uzun süre saklamak için insanlar eskiden beri birçok yöntem uygulamaktadır.
>Kurutma: Sebze ve meyvelerin içerdiği su buharlaştırılır. Susuz ortamlarda mikroskobik canlılar yaşayamadığı için bu yiyecekler uzun süre saklanır.
>Tuzlama: Yiyecekler bol tuz dökülerek tuzlanır. Böylece yiyeceklerin bozulması önlenir.
>Konserve : Yiyecekler yüksek sıcaklıklarda konserve hâline getirilir. Bu yolla yiyecekler teneke ve cam kavanozlarda aylarca saklanabilir.
>Dondurma: Çok soğuk ortamlar mikroskobik canlılar için uygun bir yaşama ortamı değildir. Buzdolabı ve derin dondurucuların kullanılmaya başlanmasından sonra sebze ve meyveler dondurularak bozulmadan uzun süre saklanmaktadır.
>Pastörize etme: Süt çok yüksek sıcaklıklarda ısıtılarak içindeki mikroskobik canlılar öldürülür. Bu yolla paketlenen sütler uzun süre dayanır ve daha sağlıklı olur.
Yorumlar
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için